Sunday 20 February 2011

MUTLULUK PEŞİNDE...




















Mutluluğu fethetmek istiyorsanız, bakın neler yapacakmışsınız...
 1- Yaşamdan tat alma duygunu geliştir.
 Yaptığın her ne ise, zevk alarak yap. Hiçbir şeyi öylesine yapma. Hücrelerinde hisset, keyfine var...
2- Sevecen ol. İnsanlara sevgiyle yaklaş, karşılık da bekleme.
Bu da güzelmiş. Özellikle de karşılık beklemeden bir şey yapmak...
 3- İyi anne-baba ol. 
 Çok iyi bir yönetici oldum, patron oldum, lider oldum ama iyi bir baba olamadım” lafları beni üzüyor. Birinin dünyaya gelmesinde bir sorumluluğun varsa, kaçarın yok, iyi anne-baba olacaksın.
Ötesi, berisi, öyleydisi, böyleydisi yok.
 4- Çok yönlü, ilginç, yaratıcılık isteyen bir iş yap.
Yaptığın iş, içini şişiriyorsa, mutlu olamıyorsun! Bazen lüks olabilir ama insan mutlu olacağı işi aramaktan vazgeçmemeli.
 5- Birbirinden farklı küçük ilgi alanları geliştir.
Günlük yaşamına çeşitlilik kat. Ne kadar çok çeşitli, küçük küçük mutluluk alanın, ilgi alanın varsa, zaman o kadar kolay kayıp gidiyor.
Mutluluk zamanı unutmaksa, işte fırsat...
6- Mücadele ile teslimiyet arasında denge kur. 
Elinden geleni yap, geri kalanı gelişmelere bırak.
Değiştiremeyeceğin şeyler için ısrar etmek,
mutsuzluktan başka bir şey getirmez. O zaman teslim ol.
Ama değiştirebileceğin şeyler için de mücadeleye devam et...


DAHASI VAR

Mutsuzluğu yenmek istiyorsanız:
 1- Adaletsizliğe uğramışlık duygusunu abartma.
Kendini gözünde fazla büyütme. Başkalarının sana olan ilgisini de.
Kurban psikolojisinden kurtul. Kendini çok ciddiye alma,
övgülere de çok yüz verme.
2- Başkalarının hakkında ne düşündüğünü fazla önemseme.
Özellikle dışarıdan gelen övgüleri abartırsan, kendi gerçeğinle ilişkini kopartmış oluyorsun. Kendini olmadığın bir şey zannetmeye başlıyorsun, en kötüsü de bu. Bu, bırak mutlu olmayı, kendine zarar vermeye başladığın an...
3- Suçluluk ve utanç duygularıyla mücadele et.
İnsanı mutsuz eden duygular onlar. Kurtulabilirsen ruhunu önemli ölçüde özgürleştirmiş oluyorsun.
4- Endişelerini ve korkularını somutlaştır ve
   “Olabilecek en kötü şey ne?” diye sor kendine.
Stresten ölüyor musun, bir dur ve dedi ki kendine, “Yetiştiremezsem/ yapamazsam/ başaramazsam en kötü ne olur?” İşte bu sorunun cevabı, insanı rahatlatıyor. Çünkü “Çok da katlanılmayacak bir şey değilmiş” dedirtiyor...
5- Kıskançlık değil hayranlık duygusunu geliştir. Kendini başkalarıyla kıyaslama.
Artık neredeyse herkesin tecrübesiyle sabit ki, kıskanmak insanı mutsuz eden bir şey. Kendini başkalarıyla kıyaslamak da öyle. Ne birilerinin senden eksikliği, ne de birilerinin senden fazlalığı seni etkilememeli, etkilerse gücünün doruğuna ulaşamazsın. Başkalarını bırak, kendinle uğraş,
kendi kabiliyetlerini arttır.
6- Can sıkıntısı ve heyecan konusunda hayatında denge kur.
Ne sürekli can sıkıntısıyla yaşanır, ne de sürekli heyecan haliyle.
En iyisi, bu ikisinin denge durumudur.
7- Rekabet yarışlarından uzak dur.
Rekabet de insanı mutsuz eder, birini geçmek için uğraşma,
sen kendini geçmeye çalış.
8- Kendini melankoliye kaptırma.
Söylenecek çok fazla şey yok, kaptırma...


 Ayse Arman'in kosesinden..

EVLİLİK

Yeterince sevmedigin zaman olmaz.
Evlilik iki farklı insanin bir hayatı paylaşması.
Iki ayrı kisilik, iki ayrı beyin.
Düşünceler degişir zamanla,
Beraber yola çıktığın şekil değiştirebilir.
Öyle farklı yüzlerini görürsün ki,
Öyle yanlarını keşfedersinki,
Onu hiç tanımadığını anlarsın.
Ama karşındakini değiştirmeye çalışmak en büyük hata!!
Hatalarıyla, kusurlarıyla kabul edebiliyorsan seviyorsun demektir.
Sevginin karşılıklı olduğundan emin isen devam edersin,
Yoksa zorlamanın hiç gereği yok!!
(Yaprak dökümü)

Saturday 19 February 2011

ÖYLE BİR GEÇER ZAMAN Kİ

Babamin bir çok halini görmüstüm.
Kizgin, öfkeli, bagirirken, döverken.
O anlarda benim onu görüp görmedigimi umursamamisti hiç.
Ama aglarken, bana öyle görünmek istemedi.
Oysa, o an ne kadarda INSANDI !!!

SEN BURDA BİR YABANCISIN

bu rüzgarın tadı senin hiç tatmadığın
bu yolcular bilmediğin bir yerden geliyor
konuştukları dil ömrünce duymadığın
gözlerini sakla sen burda bir yabancısın
akşam tren raylarına yağmur yağıyor

devrilmiş bu sokak ayak basmadığın
çarmıha gerilmiş afişler ıslanıyor
karanlıkta bir kadın tanımadığın
bir şeyler söylüyor anlamadığın
şüpheli oteller üstüne geriniyor
sen burda bir yabancısın saklanmalısın
akşam tren raylarına yağmur yağıyor

ATTİLA İLHAN

Friday 18 February 2011

FARKLI MIYIZ?...

Bizim komunikasyonumuzun
bir tarifi yok.Yakin,uzak
yanyana da olsak farketmiyor.
Urkutucu bir sekilde ayni
seyleri dusunuyoruz,
dudaklarimizdan ayni
cumleler dokuluyor.
Halbuki cok farkliyiz derdin hep..
Oyle miydik gercekten,
yoksa birbirimizin 
aynada yansimasi mi...

Dreamer